-
1 hasta düşmek
сымаджэ хъун -
2 hasta düşmek
to fall ill -
3 düşmek
впада́ть выпада́ть па́дать свали́ться* * *1) па́дать тж. перен.damdan bir keremit düştü — с кры́ши упа́ла черепи́ца
kabine düşmedi yalnız üç bakan düştü — кабине́т не пал, то́лько три мини́стра смещены́
saçları alnına düşüyor — у неё во́лосы па́дают на лоб
şehir düştü — го́род пал
2) выпада́ть ( об атмосферных осадках)buraya yağmur düşmedi — здесь дождя́ не́ было
dağlara kar düştü — в гора́х вы́пал снег
3) па́дать; убыва́ть, уменьша́тьсяdolar günden güne düşüyor — до́ллар па́дает с ка́ждым днём
fiyatlar düşüyor — це́ны па́дают
hiddeti düşünce haksızlığını anladı — когда́ прошёл гнев, он по́нял, что был не прав
iki gün içinde ateşi düştü — в тече́ние двух дней у него́ температу́ра спа́ла
rüzgâr düştü — ве́тер стих
sıcak düştü — жара́ спа́ла
soğuk düştü — холода́ уме́ньшились
4) теря́ть здоро́вье / си́лу и т. п.beş kilo düştü — он похуде́л на пять килогра́ммов
adamcağız hastalıktan çok düştü — бедня́га по́сле боле́зни о́чень си́льно сдал
etten / vücuttan düşmek — похуде́ть; спасть с те́ла разг.
5) -e па́дать, выпада́ть, приходи́ться на кого-чтоaramak ve bulmak ona düşer — иска́ть и находи́ть выпада́ет ему́
bana artık çıkıp gitmek düşmüştü — мне остава́лось то́лько уйти́
bu da bana düştü — а э́то вы́пало на меня́
mirastan ona bu ev düştü — э́тот дом ему́ доста́лся по насле́дству
6) -e подходи́ть, соотве́тствовать (по размеру, окраске и т. п.)bu resim buraya fena düşmedi — э́та карти́на непло́хо подошла́ сюда́
7) -e совпада́ть; оказа́тьсяayni masaya düşmeğe çalışırdık — мы стара́лись попа́сть за оди́н стол
bayram pazara düşüyor — пра́здник прихо́дится на воскресе́нье
8) -e устреми́ться, ри́нутьсяhalk sokaklara düştü — наро́д вы́сыпал на у́лицу
9) -e предава́ться, отдава́ться чемуbugünlerde oyuna çok düştü — он в после́днее вре́мя сли́шком увлёкся игро́й
10) -e впада́ть (в сомнение и т. п.); попада́ть (в затруднительное положение и т. п.)belâya düşmek — попа́сть в беду́
gülünç bir duruma düşmek — попа́сть в смешно́е положе́ние
sefalete düşmek — обнища́ть
şüpheye düşmek — засомнева́ться
tehlikeye düşmek — оказа́ться в опа́сности
11) -e попа́сть; неожи́данно очути́ться / оказа́ться (где-л.)hapishaneye düşmek — угоди́ть за решётку
hastahaneye düşmek — попа́сть в больни́цу
yatağa düşmek — слечь в посте́ль
12) -e сле́довать, идти́ за кемpeşine düşmek — идти́ / сле́довать за ним
herkes onun arkasına düştü — все пошли́ за ним
13) -i вычита́ть, изыма́тьsigara borcunu düştü — он не засчита́л в упла́ту долг за сигаре́ты
dokuzdan yedi düş ne kalır? — из девяти́ вы́честь семь, ско́лько оста́нется?
14) случа́йно попа́сться / оказа́тьсяbu kelepir her zaman düşmez — така́я дешёвка не всегда́ попада́ется
işim düşerse, yolum düşerse gelirim — е́сли у меня́ бу́дут дела́, е́сли ока́жется э́то по пути́, я зае́ду
15) преждевре́менно роди́ться ( мёртвым)16) выступает в роли вспомогательного глагола быть, статьfakir düşmek — стать бе́дным
hasta düşmek — заболе́ть
yorgun düşmek — утомля́ться, устава́ть
zayıf düşmek — стать худы́м, похуде́ть; ослабе́ть
••düşmez kalkmaz bir Allah — погов. то́лько одному́ Алла́ху не дано́ испы́тывать пережива́ния
-
4 hasta
боле́зненный больно́й* * *1.больно́йhasta düşmek — слечь, заболе́ть
2.ayak hastası — ходя́чий больно́й
1) врз. больно́йhasta gözler — больны́е глаза́
2) арго безде́нежный•• -
5 düşmek
1. v/i fallen (-den von D; -e auf A); hinfallen; Flugzeug abstürzen; herunterkommen, verarmen; (-den durch, z.B. Krankheit) abnehmen; (-e in eine Lage, Angst) geraten; passen, wirken, sich machen (-e zu, z.B. einem Bild); verlieren (-den an, z.B. Vertrauen); Hitze zurückgehen; Wind, Wut sich legen; sich dem Spiel hingeben; Verhältnis entfallen (-e auf A); (-e) irgendwo auftauchen, herkommen; Leute strömen (-e auf, in A);arkasına (peşine) düşmek verfolgen (-in A);önüne düşmek vorausgehen (-in D);hastaneye düşmek ins Krankenhaus kommen;şüpheye düşmek Zweifel hegen;kar düştü es hat geschneit;dokuzdan iki düş(tü) neun minus zwei;bana düşer es obliegt mir, es ist meine Pflicht;bana düşmez es ist nicht meine Sache, es geht mich nichts an;bana (da) evet demek düşmüştü (und) mir war nur noch geblieben, ja zu sagen;fırsat düşerse wenn sich die Gelegenheit bietet;işim düşerse wenn ich … zu tun haben sollte;yolum (oraya) düşerse wenn es mich (dorthin) verschlägt;-le düşüp kalkmak (intensive) Beziehungen haben zu2. v/t abziehen;hesaptan düşmek von der Rechnung abziehen -
6 hasta
hasta krank; Kranke(r); Fan m, Liebhaber m;hasta etmek krank machen; fam nerven;hasta olmak (oder düşmek) krank werden;futbol hastası Fußballfan m;hasta mizaçlı chronisch krank; ewig kränkelnd -
7 hasta
"1. sick, ill. 2. patient, sick person; invalid. 3. slang hard up, flat broke, penniless. 4. slang lazy student. 5. slang losing (card). 6. addicted to, excessively fond of: futbol hastası great soccer fan. -ya bakmak 1. to nurse a patient. 2. to examine a patient. 3. to treat a patient. -ya çorba sorulur mu? colloq. Why hesitate? Go on and do it./Of course I want it. -, çorbası tasta. colloq. He´s not really very sick. - düşmek to get sick. - etmek /ı/ to make (someone) ill. -ya karpuz/çorba/kar sormak to ask someone if he wants something when it´s obvious he does. - olmak 1. to get sick; to be ill. 2. slang to go to class unprepared. -sı olmak /ın/ 1. to be addicted to, be excessively fond of, be a fan of. 2. to be the patient of (a specified doctor). - yatağı sickbed. " -
8 занемочь
-
9 заболевать
hastalanmak* * *несов.; сов. - заболе́тьhastalanmak; hasta düşmekзаболева́ть гри́ппом — grip olmak
••заболе́ть футбо́лом — futbol hastası olmak; futbola düşmek
-
10 tomber
v i1 chuter düşmek2 düşmek3 devenir olmak4 laisser tomber fam terketmek5 tomber sur qqn, qqch biriyle karşılaşmak6 se calmer düşmek◊Le vent tombe. — Rüzgâr düştü.
7 à telle date -e raslamak◊Noël tombe un mardi cette année. — Noel bayramı bu yıl Salı gününe rastlıyor.
8 tomber bien / mal kötü zamanda gelmek◊Tu tombes mal, je dois partir. — Kötü zamanda geliyorsun, gitmem gerek.
9 assaillir -a raslamak10 yapmak, olmak, bulunmak -
11 слабеть
zayıflamak, (zayıf) düşmek, güçten düşmek; gevşemekбольно́й слабе́ет — hasta zayıflıyor
дисципли́на слабе́ет — disiplin gevşiyor
ве́тер слабе́ет — rüzgar düşüyor / gevşiyor
-
12 retomber
v i1 tomber yeniden düşmek◊La balle est retombée derrière la ligne. — Top çizginin arkasına düştü.
◊Il est mal retombé. — Yere kötü düştü.
2 fig être de nouveau yeniden olmak3 düşmek◊La fièvre est retombée. — Ateş düştü.
4 retomber sur qqn birinin üstüne kalmak◊Sa colère est retombée sur moi. — Öfkesi benim üstüme kaldı.
-
13 be taken ill
hastalanmak, hasta olmak, yatağa düşmek* * *(to become ill: He was taken ill at the party and was rushed to hospital.) hastalanmak -
14 fall ill
hastalanmak, hasta olmak, yatağa düşmek -
15 take ill
v. hastalanmak, hasta olmak, yatağa düşmek -
16 take to one's bed
yatağa düşmek, hasta yatmak -
17 fall ill
hastalanmak, hasta olmak, yatağa düşmek -
18 take ill
v. hastalanmak, hasta olmak, yatağa düşmek -
19 take to one's bed
yatağa düşmek, hasta yatmak
См. также в других словарях:
hasta olmak (veya düşmek) — hastalanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yatağa (veya yataklara) düşmek — yataktan kalkamayacak kadar hasta olmak Daha on yaşımda yokken annem yatağa düşmüştü. S. M. Alus … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözden (veya gözünden) düşmek — sevgi ve ilgiyi yitirmek Muhtarın oğlu bu hasta köpeklere düşman olduğu günden beri gözümden düştü. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
çukur — is. 1) Çevresine göre aşağı çökmüş olan yer Eşek sendeleyip yandaki çukurun içine düştü, kalkamadı. M. Ş. Esendal 2) Çene ve yanaktaki gamze Ne hoş gülerdi, yanaklarının çukuru ne derli toplu açılırdı. R. H. Karay 3) mec. Mezar Ben, bir ayağı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dökülmek — nsz 1) Dökme işi yapılmak veya dökme işine konu olmak Tepesinden saçları bir hayli dökülmüştü. S. F. Abasıyanık 2) Kumaş dökümlü olmak 3) Bir işi, bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik olmak 4) e Düşmek Bizim motor ikiye bölünüp suya… … Çağatay Osmanlı Sözlük
vurmak — e, ur 1) Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak Masaya vurmak. Birinin başına vurmak. 2) i Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şaşırıp kalmak — çok şaşırmak, büyük bir şaşkınlığa düşmek Hasta adamı da evden çıkarıp atmak olmaz, ne yapacağını şaşırmış kalmış. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
canı ile uğraşmak — 1) ağır hasta olmak, ölüm döşeğinde can çekişmek Kadıncağız canı ile uğraşıyor, sen de eğleniyorsun. R. N. Güntekin 2) büyük sıkıntıya düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına bela almak — bir sorunla karşılaşmak, kötü bir duruma düşmek Al başına belayı, bir de hasta bakıcılık edeceğiz. Z. Selimoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük